Prag, Çek Cumhuriyeti‘nin başkenti ve tarihte hoş bir yolculuğa çıkmak isteyen herkesin hayranlıkla gezdiği bir şehir. Her dakika romantizmi yaşamak isteyen aşıklara hitap eden ünlü Charles Köprüsü ve köprünün her yanını süsleyen heykelleri ve akşam kaleden yansıyan ışıkların altında tekne gezintisi yapılabilen Vltava Nehri’yle Avrupa‘nın en romantik ve güzel şehirlerinden. Günübirlik Budapeşte ve Viyana turlarında hızlıca gezilecek bir şehir değil burası. En azından birkaç gün kalmak lazım. Prag, hem Rönesans hem Gotik ve Barok mimarisindeki görkemli binaların sıralandığı etkileyici sokakları, tarihi eski şehir meydanının ihtişamlı havas ile dünyanın her tarafından turist çekiyor. Her köşesi birbirinden güzel mimari yapılarla dolu sokakları, açık hava müzesini andıran tarihi dokusu, kendine özgü atmosferiyle hayranlık uyandırıcı bir şehir. Franz Kafka, Prag'da bir dost meclisinde tanıştığı gazeteci Milena Jesenská'dan öykülerini Çekçe'ye çevirmesini ister zamanın birinde. Kafka ile Milena'nın yollarının kesişmesine neden olan bu dilek, bir ilişkinin başlangıcı, Milena'ya Mektuplar adlı şahane kitabın yazılmasına sebep olur. İşte böyle romantik bir kent Prag...